Fibromiyalji (yumuşak doku romatizması) nedir?
Fibromiyalji (FM), yaygın vücut ağrısı, yorgunluk, uyku, hafıza ve ruh hali sorunlarının eşlik ettiği yaygın kas-iskelet sistemi ağrısıyla karakterize bir hastalıktır.
Kadınların fibromiyaljiye yakalanma olasılığı erkeklerden daha fazladır.
Fibromiyalji hastalığının nedeni tam olarak belirlenememiştir ancak hastalığa yol açan muhtemelen birçok faktör vardır:
- Genetik eğilim,
- Bazı enfeksiyonlar
- Fiziksel ve duygusal travmalar
- Psikolojik ve çevresel faktörlere ait kanıtlar bulunmuştur.
Genetik: Fibromiyaljili hastaların birinci derece yakınlarında fibromiyalji görülme sıklığı sekiz kat fazladır^.
Psikolojik faktörler; başta kronik ağrı olmak üzere her türlü ağrının önemli bir bileşenidir ve kısır döngü içinde birbirlerini besleyen bir etkileşim oluştururlar.
Çocukluk çağındaki fiziksel veya cinsel istismar, posttravmatik stres bozukluğu ve diğer travmalar önemli stresörler olarak vurgulanmaktadır.
Soğuk hava, nem, dinlendirmeyen uyku, fiziksel ve zihinsel yorgunluk, stres gibi faktörleri de semptomların oluşumunu tetikleyebilmektedir
Ancak kronik ağrıya yol açan sadece büyük travmatik olaylar değildir, aynı zamanda sağlıklı genç erişkinlerle yapılan toplum çalışmaları ve deneylerinde uyku bozukluğu ve egzersiz yapmamanın da ağrılı semptomlara yol açtığı gösterilmiştir.
Yaygın ağrı, yorgunluk, uyku bozuklukları ve psikiyatrik semptomlar yaşam kalitesindeki bozulmaya neden olmaktadır.
Klinik bulgular
Fibromiyaljili hastalarda farklı ağrı toleransı ve ağrıyla baş edebilme yetenekleri nedeniyle mevcut klinik tablolarda farklılıklar görülebilir.
- Kronik, yaygın kas iskelet sistemi ağrısı,
- Yorgunluk, bitkinlik,
- Sabah tutukluğu, yorgun uyanma,
- Yumuşak dokularda şişlik hissi, karıncalanma,
- Titreme, aşırı terleme,
- Kronik baş ağrısı,
- Temporomandibular (çene) eklem ağrısı,
- Adet ağrısı, premenstruel sendrom,
- İrritabl barsak sendromu,
- Ağrılı mesane sendromu
- Endişe (anksiyete), dikkat dağınıklığı, depresyon
Fibromiyaljili hastalarda “ağrıya eğilimli kişilik” olarak adlandırılan belirli kişilik özelliklerine sık rastlanmaktadır.
- Kişinin kendine yönelik yüksek beklenti düzeyi olması,
- İş merkezli yaşam,
- Mükemmeliyetçilik,
- Gevşeyememe ve hayattan zevk alamama,
- Öfke ve düşmanlık duygularıyla başa çıkamama,
- Bağımlılık ve bakım gereksinimi gibi çocuksu ihtiyaçlar
Fibromiyalji tanısı nasıl konur?
Fibromiyalji tanısı için gerekli olan ana faktör, vücudunuzda en az üç ay boyunca yaygın olan ağrıdır. Ancak benzer şikâyetlere neden olabilecek diğer hastalıkları dışlamak için çeşitli kan testleri, MR görüntüleme, elektromiyografi (EMG) gibi incelemeler yapılabilir.
Fibromiyalji’de Tedavi
İş gücü kaybı ve yüksek sağlık giderlerine yol açan hastalığın tedavisinde temel hedef ağrının azaltılarak yaşam kalitesinin arttırılmasıdır.
Fibromiyalji hastalığında, sorunların hastadan hastaya farklılık göstermesi nedeniyle tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde zorluklar yaşanmakta olup, tek ve etkili bir tedavi yöntemi yoktur. Bu nedenle hastanın şikayet ve bulguları göz önünde bulundurularak hem ilaç tedavisi hem de ilaç dışı tedavi yaklaşımlarının birlikte uygulanması uygun olacaktır.
1- İlaçla Tedavi:
Fibromiyalji sendromu tedavisinde çeşitli ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, anti-depresanlar ve anti-epileptikler kullanılmaktadır.
2- İlaç dışı tedaviler:
İlaçla tedaviye ek olarak bilişsel davranış tedavisi, hasta eğitimi, fizik tedavi ajanları ve egzersizler önerilmektedir.
Tamamlayıcı yöntemler:
- Ozon tedavi
- Akupunktur
- Beslenmenin düzenlenmesi
- Fizik tedavi ve egzersiz
- Gevşeme teknikleri (meditasyon, yoga, masaj vb)
- Hipnoterapi uygulanan hastalarda, ağrı, yorgunluk, uyku ve genel değerlendirmede iyileşme gözlenmiştir.
Çalışmalarda hasta eğitiminin fibromiyalji semptomları üzerine olumlu etkileri gösterilmiştir. Eğitimin amacı, hastanın çaresizlik, engellenme ve öfke algılamasının, etkinlik ve umut gibi duygulara dönüştürülmesidir. Hasta eğitimi sırasında semptomlar açıklanmalı ve fibromiyaljinin yıkıcı bir hastalık olmadığı vurgulanmalıdır.
Tedavi planlarının tümünde hasta aktif rol almalıdır.
Semptomların tamamen ortadan kaldırılmasına değil işlevsellikte düzelmeye odaklanılmalıdır.